Var olmak için dansediyoruz, varlıklı olmak için değil.


"Dans ediyoruz, öyleyse varız!"

'Milyonlarca insan tohum kalmaya karar verdi. Çiçeğe dönüşebilecekken ve ayrıca rüzgarda ve güneşte ve ayda dans edebilecekken, neden tohum kalmaya karar verdiler? Çünkü tohum çiçekten daha güvenlidir. Çiçek narin, tohum narin değil. Tohum daha güçlü gözüküyor. Çiçek çok kolayca yok edilebilir; sadece güçlü bir rüzgar ve yapraklar uçuşacaktır. Tohum rüzgar tarafından kolayca yok edilemez, tohum çok korunaklı, güvende. Çiçek açıkta; o kadar narin ve o kadar çok tehlikeye maruz kalıyor: Güçlü bir rüzgar gelebilir, bardaktan boşanır gibi yağmur yağabilir, güneş çok sıcak olabilir, aptal bir adam çiçeği koparabilir. Çiçeğin başına herhangi birşey gelebilir, çiçek sürekli olarak tehlikede. Ama tohum güvende; bu yüzden milyonlarca insan tohum kalmaya karar verir. Oysa tohum kalmak ölü kalmaktır, tohum kalmak hiç yaşamamaktır.Güvenli bir durumdur kesinlikle ama bunda hiç hayat yok. Ölüm güvenlidir, hayat güvencesizliktir.'


Ve dans etmek hayatın içinde var olmaktır...

Var olmak için 'Tangoloji'deyiz, varlıklı olmak için değil.
Tangoloji çatısı altında aynı duyguları sizlerle de paylaşmayı ve hep birlikte var olmayı diliyoruz.






29 Ocak 2011 Cumartesi

Hayattaki en büyük tehlike; hiçbir riski göze almamaktır.

Gülmek; aptal gibi görünme, “Saf” denme  riskini göze almaktır.
Ağlamak; duygusal ve yumuşak görünme riskini göze almaktır.
Bir başkasına elini uzatmak; ilişki ve bağımlı olma riskini göze almaktır.
Duyguları göstermek ve sergilemek;  kendi özünü sergileme,kendini ortaya koyma riskini göze almaktır.
İnsanlara, fikirlerini, rüyalarını ve isteklerini anlatmak; kaybolmaları riskini göze almaktır.
Düşüncelerini söylemek; dokuz köyden kovulma riskini göze almaktır.
Umutlanmak, hayal kırıklığına uğrama riskini göze almaktır.
Yaşamak; ölme riskini göze almaktır.
Güç göstermek; zayıflık gösterme riskini göze almaktır.
Sevmek, karşılığında sevilmeme riskini göze almaktır.
Yapmak; başarısızlık riskini göze almaktır.
Hayattaki en büyük tehlike; hiçbir riski göze almamaktır. Hiçbir riski göze almayan kişi, hiçbir şey alamaz, hiçbir seyi yoktur ve hiçbir şeydir. Kederden, acıdan ve ıstıraptan kaçabilirler ama öğrenemezler, büyüyemezler, gelişemezler, değişemezler, yaşamazlar, dansedemezler ve sevmezler. Bütünlüklerini ve özgürlüklerini yitirmiş ve satmışlardır, köledirler, güvenle zincirlenmiş, korkuyla kapatılmışlardır.
Çünkü sadece sonucu bilme riskini almaya istekli olan kişi özgürdür ve özgür iradesine hakimdir.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Neden '' Tangoloji'' deyiz ? ---Aydın Kaynarca-19/11/2010

Neden '' Tangoloji'' deyiz ?
Çoğunlukla,  sorulan bir soru, içimizde bize başka sorular sordurtur ya, işte  yukarıdaki soruya cevap ararken, ben de kendi kendime sorular sormaya başladığımı farkettim: Neden Tango ve neden Arjantin ?

Tango, yaşadığımız yerküre içinde evrensel bir kültürel etkinlik olarak, çevremizde ''yaratıcı dans'' olarak söz edilmeye başlanmış ve bu dansa olan büyük ilginin kaynağı merak edilir olmuştur. Sinema tarihi ve Arjantin Sineması üzerine araştırmalar yaparken derlediğim notları burada paylaşmamın faydalı olacağına inandım....

 Latin Amerikada bir ülke : Arjantin
 Yüzölçümü yaklaşık 2,8 milyon km2 olan bu ülkede, tropikal kuşaktan kutupaltı enlemlere kadar çok farklı iklimler görülebilir : Kuzeyde astropikal kesimde Chaco Ovası, verimli Entre Rios ovası ılıman bir bölge olan Pampa, Patagonya yaylası ve Şili’yi Arjantin’den ayıran And Sıradağları bunlardan başlıcalarıdır.

Arjantin ismi, Latince ‘’gümüş’’ kelimesinden türemiştir. İspanyol istilacılar, ilk Rio de la Plata’yı keşfettiklerinde buraya ‘Mar Dulce- Tatlı Su’ ismini koymuşlardı. Yerli halk, istilacılara bol miktarda gümüşten yapılma hediye verince, İspanyollar –gümüş yönünden zengin bir dağ olan – Sierra del Plata keşfettiler [1524]

25 Mayıs 1810 günü, Buenos Aires halkı, Napolyon’un İspanya kralı VII. Ferdinand’ı devirdiği söylentisinin doğrulanması haberiyle harekete geçer : Mayıs Devrimi yapılır, ilk junta oluşturulur. Resmi bağımsızlık 9 Temmuz 1816 yılında Tucuman’da deklare edilir.

1880 -1930 yılları arasında, Arjantin’i bir Latin ülkesine dönüştürecek olan İspanyol ve İtalyan kökenli göçmenlerin gelişlerini görüyoruz. 1946- 1955 yılları , sendika ve çalışan emekçilerin desteklediği başkan Juan Peron’un yönetiminde geçilir. Askerler, ‘’ Libertadora Devrimi’’ ile Peron’u tahttan indirip, yönetimi ele geçirirler.[1955]

1973 yılında Peron, tekrar başkanlığı ele geçirse de bir yıl sonra ölür. Üçüncü eşi İsabel , yönetimi devralsa da, 24 Mart 1976 da askeri cunta,darbe yapıp idareyi ele alır. 1976- 1983 yılları arasında, ülke yönetimini ele geçiren generaller ‘’Ulusal Uzlaşma Süreci’’ adı verilen, ve hapishaneye atılanlar hariç olmak üzere en az 30,000 insanın ortadan kaldırıldığı bir döneme imza atarlar. Ülkede herşey Hristiyan değerleri korumak ve komünizmi engellemek adı altında yasaklanır. ( CIA gizli servisi, ‘’kirli savaş’’ döneminde ülkenin gizli istihbarat servisi ile ortaklaşa hareket ederek bu operasyonu başarıyla tamamlar ) İki kişinin yan yana gelmesinin suç olduğu bu dönemde, bir grup anne ve büyükanne hükümet binası önünde bulunan Plazo Del Mayo’da ( Mayıs Meydanı) her şeyi göze alarak bir araya gelmeye başlarlar.[1977] Kayıp olan oğullarını,kardeşlerini ve torunlarını seslerini hiç çıkarmadan sadece hükümet binasının karşısında durarak talep ederler: Sayıları giderek artmaktadır, bir çok soruşturmaya ve dayağa maruz kalmalarına rağmen, başlarına taktıkları beyaz başörtüleriyle meydanı doldurmaktan vazgeçmezler ve tüm dünya da onları bu şekliyle tanır.

1982 ‘de, ülke İngiltere’ye karşı başlattığı Falkland Savaşı’nda küçültücü bir yenilgiye uğrar. Askeri cunta yönetimine karşı şiddetli siyasal çalkantılar beraberinde, ekonomik alanda aşırı dış borç ve yüksek enflasyon getirir. 1983’de, ülkede demokrasi yeniden inşa edilir. Raul Alfonsin’in radikal hükümeti, demokratik kuruluşları dikkate alır: Askeri yapının sivillerin kontrolü altına girmesi ve kaybolan vatandaşların aranması, vb… konularda girişimler başlatır. Başkan Carlos Menem, hiperenflasyonu durdurmak adına peso-dolar çaprazkurunu sabitleme kararı alır.[ 1991] 90 lı yıllar bu şekilde yatırımlarda artış ve mal-hizmet fiyatlarında istikrar sağlasa da , bütçe açıklarının seneler içinde artma eğilimi ve pesonun aşırı değerlenmesi sonucu tekrar bir ekonomik çöküntünün habercisi olur. 1998 yılında Asya piyasalarındaki ekonomik kriz, Kasım 2001 de ülkede büyük ekonomik krize yol açar.....

Yeni Sinema ( Nuovo Cine ) Arjantin :

Fernando. E. Solanas’ ın yanında, Octavio Gettino, Marcho Bechis ( Olimpo Garajı-1999), Carlos Sorin ( Arjantin Hikayeleri-2002 ve Köpek – 2005) gibi yönetmenleriyle bilinmektedir.

Bu yönetmenlerin yanı sıra, bilinen bazı filmler de şöyle sıralanabilir :
 Resmi Tarih (The Official Story – 1985)
Güneydoğudaki adam ( Man facing southest-1986)
Dokuz Kraliçe ( Nine Queens-2000)
Gelinin oğlu ( Son of the bride-2001)
Motorsiklet günlükleri (The Motorcycle Diaries-2004)


Arjantin’ de sinema için öngörülen yardım fonu yarı yarıya azaltıldığından, yeni film çekmenin oldukça zorlaştığı bilinmektedir. Avrupa kıtasında doğan ‘’ Yeni Gerçekçilik-Neo Realizm’’ akımından, Arjantin filmleri de önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu anlayışta, ‘’ Hayatın Akışı’’ nı sinemaya taşımak amaçlanır, bunu yaparken de hiçbir sahteliğe,kenar süslerine ve etkileyici kurgu tekniklerine başvurulmaz. Cannes film festivalinde, özellikle düşük bütçeli Arjantin filmlerinin başarısı görülmektedir. Mar Del Plata şehrinin, kendi adıyla organize edilen film festivali, sinema dünyasında bilinmektedir. Günümüzün Arjantin sineması, Latin dansları ve iklimini, çoğunluk ile yol hikayeleri ile besleyen öykülere sahip. Güçlü ve sosyal gerçekçi. Gerçekler ise, bazen geçmişin hikayelerini, bazen de günümüzün dertlerini anlatmayı amaçlıyor ; ortak yanları, dertleri ne olursa olsun, en ümitsiz anlarda bile hep geleceğe bakabilmelerinden geliyor.
**********************

Tangoloji dans stüdyosuna devam eden öğrenci kimliğim ile '' Tango üzerine yaptığım gözlemlerim''i paylaşarak bu yazıyı noktalamak istiyorum :

Bilindiği üzere klasik danslarda örneğin 'vals' de  çiftler, eşitlikçi bir rol dağılımı içinde, dans süresince kendini tekrarlayan ve  fazla yaratıcılık imkanı tanımayan ritmik hareketlerle yetinmek durumundadır. 'Eşitlikçi'' yapıdan kastedilmeye çalışılan, dansın yönlendirilmesi, hem erkek hem de kadının müzakere-anlaşma yetenekleri ile çevreleniyor olmasıyla ilgilidir.

  Tango'da dansın yönlendirilmesinde ise, bir lider ve bir de takipçiye ihtiyaç duyulmakta olup, bir müzakereden bahsedilmesi kanımca doğru olmayacaktır. Çiftlerden biri, genel kabullenme olarak kadın, takip eden, uyum sağlayan partner konumundadır. Liderden beklenen, ritim,adım,hız vb. gibi konularda karar verip, otoritesini partnerine onaylatması ; diğer taraftan takipçi olan kadının da, erkeğe  karar verme sürecini ve otorite aşamalarını bırakmasıdır. Böylelikle, bu aşamaları onun sahiplenmesi gerekliliği ve hazzını hissettirir. Aslında tam bu noktada kadın, sahiplenme hazzıyla dans eden erkeği sahiplenmiş; lideri sahiplenme ile tartışılmaz bir kimlik kazanmıştır. Tango'da kadın, sakin ve kararlı, emin ve güçlü bir otorite, önderlik eden bir partner istemekte, bunları hissettiği andan itibaren de gönüllü olarak takipçilik rolünü üstlenmektedir... Analiz süreci bir parça karmaşık gibi görünse de, hayatın bir parçası olan tangodan da beklenen, analiz edilmeye kalkışıldığında karmaşık gözüken  bu dansın, insan ruhunda yarattığı vazgeçilmezlik olgusu değil midir ?

Aydın KAYNARCA
19/11/2010

1 Kasım 2010 Pazartesi

"Tangoda yanlış adım yoktur"

"Ben sana bir ahlak dersi vermiyorum. "Bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil" demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır. Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: "FARKINDALIK"
Eğer farkındalıkla bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü farkındalıkla hiçbir şeyi yanlış yapamazsın. Ve farkındalık olmadan da herkes tarafından takdir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin.
Ama ben hala ona yanlış diyorum çünkü farkında değilsin. Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın. Farkındalık olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacık hale getirir. Seni özgürleştirmezler, seni özgürleştiremezler. Tam tersine seni hapsederler."
OSHO-Farkındalık
"Tangoda yanlış adım yoktur" deriz hep. Çünkü tangoda her adım, dansın geri kalanının ilk adımıdır. Her oluş, her hareket, her his, her nota dansın geri kalanını yönlendirecek etkiye sahiptir. Tangoda bu farkındalıkla atılan her adım ise doğrudur ve özgür bir dansın yaratıcısıdır. 

Hayat bir anlam yaratma fırsatıdır

"Hayatın kendi başına bir anlamı yok. Hayat bir anlam yaratma fırsatıdır. Anlamın keşfedilmesi değil, yaratılması gerekir. Anlamı, ancak onu yaratırsan bulursun. Orada bir çalının arasında durmuyor. Yani sağına soluna bakınca, biraz arayınca bulamazsın. O bulunacak bir kaya gibi durmuyor. O, yaratılacak bir şiir, söylenecek bir şarkı, edilecek bir danstır. 
Hayatın anlamını ancak yaratırsan bulursun."

27 Eylül 2010 Pazartesi

Var olmak için dansediyoruz, varlıklı olmak için değil.

"Dans ediyoruz, öyleyse varız!"

'Milyonlarca insan tohum kalmaya karar verdi. Çiçeğe dönüşebilecekken ve ayrıca rüzgarda ve güneşte ve ayda dans edebilecekken, neden tohum kalmaya karar verdiler? Çünkü tohum çiçekten daha güvenlidir. Çiçek narin, tohum narin değil. Tohum daha güçlü gözüküyor. Çiçek çok kolayca yok edilebilir; sadece güçlü bir rüzgar ve yapraklar uçuşacaktır. Tohum rüzgar tarafından kolayca yok edilemez, tohum çok korunaklı, güvende. Çiçek açıkta; o kadar narin ve o kadar çok tehlikeye maruz kalıyor: Güçlü bir rüzgar gelebilir, bardaktan boşanır gibi yağmur yağabilir, güneş çok sıcak olabilir, aptal bir adam çiçeği koparabilir. Çiçeğin başına herhangi birşey gelebilir, çiçek sürekli olarak tehlikede. Ama tohum güvende; bu yüzden milyonlarca insan tohum kalmaya karar verir. Oysa tohum kalmak ölü kalmaktır, tohum kalmak hiç yaşamamaktır.Güvenli bir durumdur kesinlikle ama bunda hiç hayat yok. Ölüm güvenlidir, hayat güvencesizliktir.'
Ve dans etmek hayatın içinde var olmaktır...

Var olmak için 'Tangoloji'deyiz, varlıklı olmak için değil.
Tangoloji çatısı altında aynı duyguları sizlerle de paylaşmayı ve hep birlikte var olmayı diliyoruz.